Mevlevi Cami Sandukaları |
Sultan Divani Kimdir: Afyonkarahisar’da yaşamış büyük velilerdendir.
Babası Aba Puş-i Veli’dir. Gerçek adı Mehmet Çelebi’dir ve o da babası gibi Hz. Mevlana soyundandır.
Şiirlerinde Semai mahlasını kullanmaktadır. 16.yüzyılda babası daha sağ iken onun yerine
postuna oturmuş ve talebe yetiştirmeye başlamıştır. Eğitimini de babası tarafından
verilmiştir. Kardeşleri veba salgınında ölünce üzerine çok titrenmiştir.
Sultan Divani’nin en önemli özelliği teşkilatçı olmasıdır. Gittiği her
yerde Anadolu ve dışındaki köy, kasaba ve şehirlerde dergah ve zaviyeler
kurması ve buraların teşkilatlarını her yönü ile ayarlaması dikkat çekicidir.
Afyonkarahisar Mevlevihanesini Mevleviliğin odak noktası haline getirmiştir.
Padişahların iltifatlarına mazhar olmuş, halkının sevgisini ve saygısını
kazanmış önemli şahsiyettir.
Türbenin Durumu: Türbe Mevlevi Camisinin içinde bulunan sandukaların
en büyüğü Sultan Divani’ye aittir.
Ziyaret Nedeni: Afyonkarahisar Mevleviliğinin en önemli şahsiyeti
olan Sultan Divani Mevlevihane ziyaret edilirken kendisi de unutulmayarak hayır
duası ile anılmaktadır.
20.yüzyılın ortalarına kadar çocuğu olmayan bayanlar türbeyi ziyaret
ederlerdi. Ayrıca Sultan Divani’nin ayakkabısı hastanın başına veya ağrıyan
yerine sürülünce iyileşeceğine inanılırdı. Günümüzde bu uygulamalar
yapılmamaktadır.
Sultan Divani Hazretleri şifalı bir aşure
yaparak bütün insanlara şifa olsun ümidiyle
dağıtmıştır. Bu aşure günü olarak her yıl yapılırdı. 1884 yılında ara
verilmiş. 1990 yılında 106 yıllık bir aradan sonra
yine başlandı. 1992 yılında 3. aşure gününde 3,5 ton aşure dağıtıldığı söylenmektedir. 29 çeşit
malzemeden yapılan bu aşure hatim ve çeşitli dualarla pişirildikten
sonra Mevlevi Cami avlusunda l saatte dağıtılmıştır.
Menkıbeler: 1-) Aba Puş-i Veli rahat ibadet yapmak için Hıdırlık Dağındaki Dedeini
denilen mağarada inzivaya çekilerek ibadetini yapmaktadır. Mevlevi dergahından bir derviş Dedeinine
telaşlı ve heyecanlı vaziyette tırmandı, üzüntülü olduğu halinden belli idi.
Aba Puş-i Veli Hazretlerinin yanına vardı. Selam verdikten sonra dedi ki
"Efendim şehirde şiddetli bir veba hastalığı baş gösterdi büyük oğlunuz
vefat etti. Cenaze ve dervişler sizi bekliyor" dedi. Aba Puş-i Bali 'İnna
lillehi ve inna ileyhi raciun" dedikten sonra dervişe hitaben 'gereken
şeyler yapılsın' dedi ve ibadet etmeye devam etmek istedi. Bekleyen derviş
ağlamaklı bir sesle "Lakin efendimiz sadece büyük oğlunuz değil ortanca
oğlunuz ve kızınızda vefat eylediler" dedi. Veli Hazretleri yine
"gereken işler yapılsın" dedi. İbadetine devam etti. Ertesi gün
başka bir derviş geldi. Getirdiği haberi söylemek istemedi, yutkundu lakin
efendi hazretleri dervişe 'söyle ne saklıyorsun' dedi. Dervişte "Efendim
küçük oğlunuz Mehmet'de vefat eyledi" dedi. Aba Puş-i Bali Hazretleri
"hayır o ölmemiştir o uykudadır" buyurdu. Oturduğu yerden kalktı.
Dede ininden yavaş yavaş indiler. Oğlunun yattığı yere geldiler. Hakka teslim
ve huzur içinde Allah’a ellerini kaldırdı ve duasını yaptıktan sonra uyuyan
yavrusu Sultan Divani’yi yattığı yerden kaldırarak dergaha götürür.
2-) Sultan Divani Konya’ya dedesi Mevlana
Celaleddin-i Rumi’nin mezarını ziyarete gider. Afyon’un ileri gelenleri
kendisini yolculuk için uğurlarlar, Konya’nın ileri gelenleri de karşılarlar.
Sultan Divani hemen dedesinin mezarını ziyaret eder ve burada kendisine bir
haller olur. Dedesinin mezarına uzun süre sarılı kalır. Bu durumu bazı kişiler
garipser… Bunun üzerine Sultan Divani dergah hamamının yanmakta olan ocağına
girer ve bir saat kaldıktan sonra hiçbir şey olmadan dışarı çıkar. Sultan
Divani’yi garipseyenler onun bu durumunu görünce hicap duyup, ona kalpten
bağlanırlar.
3-) Timur Han Anadolu’yu işgal ettiği zaman Konya'ya
da uğrar Hz. Mevlana Celalettin Rumi'nin Divan-ı Kebir’ini alır ve Semerkant’a
götürür. Yaklaşık yüz yıl sonrada bu divan,
İran şahlarının eline geçer. Tebriz’e divanı getirirler. O zamanın şahı Şah
İsmail’dir.
O yıllar Sultan Divani Hazretlerinin rüyasına
Mevlâna Celalettin Rumi Hazretleri girer ve
der ki "Oğlum Mehmet benim kitabım zalim eline geçti git de al gel" buyurur. Sultan Divani almış oldu manevi emir üzerine derviş arkadaşlarını yanına alarak Tebriz’e gider. Şah İsmail divanı vermek
istemez. Zehirli şerbet sunar. Sultan Divani Bismillah deyip içer.
Hayretle seyreden Şah ve adamları salın bu
dervişleri ne istiyorlarsa verin gitsin der. Sultan Divanı Konya'ya gelerek divanı dergaha teslim eder. Bu olaydan sonrada kendisine artık Divani denmektedir.
4-) Sultan Divanı Mısır seferine Yavuz Sultan Selim'in
ordusuna katılır. Suriye'ye vardıklarında
Şam'a geçilir. Muhittin Arabi Hazretlerinin kabrini keşfeder.
Şöyle ki M. 1248'de Muhittin Arabi’yi zalimler
öldürür. Ve kabir yapmayarak dümdüz bir sahrada gömerler. Muhittin
Arabi Hazretleri cifir ebcet ilmi bilirdi. Kerametin izhar ederek sin şina girince benim kabrim belli olur diye vasiyete benzer
yazılı evrak bırakmış. Hatta şiir şeklinde yazarak. Bu şiiri de Sultan Divanini
müritlerinden İlmi Dede incelemiş bu şiirden harf ve rakamlarla bulunacağı tarihi tespit etmiştir.
(Sin: Semaviler Şın: Şam demektir)
Kaynakça: Abdulhalim
Durma – Evliyalar Şehri Afyonkarahisar – 2009 / Mehmet Gündoğan – Afyon
Alimleri Evliyaları -1994 / Yusuf Ilgar – Afyonkarahisar’da Mevlevilik -1992 /
Türkiye Gazetesi Evliyalar Ansiklopedisi Cilt-11 -1992.
Taylan Köken
Taylan Köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder