21 Ağustos 2012 Salı

Sultan Divani Türbesi / AFYONKARAHİSAR –Merkez –Mevlevi Cami

Sultan Divani Türbesinin Yeri: Afyonkarahisar İlinin Merkezinde bulunan Mevlevi Camisinin içinde türbesi vardır.
Mevlevi Cami Sandukaları
Sultan Divani Kimdir: Afyonkarahisar’da yaşamış büyük velilerdendir. Babası Aba Puş-i Veli’dir. Gerçek adı Mehmet Çelebi’dir ve o da babası gibi Hz. Mevlana soyundandır. Şiirlerinde Semai mahlasını kullanmaktadır. 16.yüzyılda babası daha sağ iken onun yerine postuna oturmuş ve talebe yetiştirmeye başlamıştır. Eğitimini de babası tarafından verilmiştir. Kardeşleri veba salgınında ölünce üzerine çok titrenmiştir.
Sultan Divani’nin en önemli özelliği teşkilatçı olmasıdır. Gittiği her yerde Anadolu ve dışındaki köy, kasaba ve şehirlerde dergah ve zaviyeler kurması ve buraların teşkilatlarını her yönü ile ayarlaması dikkat çekicidir. Afyonkarahisar Mevlevihanesini Mevleviliğin odak noktası haline getirmiştir. Padişahların iltifatlarına mazhar olmuş, halkının sevgisini ve saygısını kazanmış önemli şahsiyettir.     

Türbenin Durumu: Türbe Mevlevi Camisinin içinde bulunan sandukaların en büyüğü Sultan Divani’ye aittir.

Ziyaret Nedeni: Afyonkarahisar Mevleviliğinin en önemli şahsiyeti olan Sultan Divani Mevlevihane ziyaret edilirken kendisi de unutulmayarak hayır duası ile anılmaktadır.
20.yüzyılın ortalarına kadar çocuğu olmayan bayanlar türbeyi ziyaret ederlerdi. Ayrıca Sultan Divani’nin ayakkabısı hastanın başına veya ağrıyan yerine sürülünce iyileşeceğine inanılırdı. Günümüzde bu uygulamalar yapılmamaktadır.
Sultan Divani Hazretleri şifalı bir aşure yaparak bütün insanlara şifa olsun ümidiyle dağıtmıştır. Bu aşure günü olarak her yıl ya­pılırdı. 1884 yılında ara verilmiş. 1990 yılında 106 yıllık bir aradan sonra yine başlandı. 1992 yılında 3. aşure gününde 3,5 ton aşure dağıtıldığı söylenmektedir. 29 çeşit malzemeden yapılan bu aşure hatim ve çe­şitli dualarla pişirildikten sonra Mevlevi Cami avlusunda l saatte dağıtılmıştır.

Menkıbeler: 1-) Aba Puş-i Veli rahat ibadet yapmak için Hıdırlık Dağındaki Dedeini denilen mağarada inzivaya çekilerek ibadetini yapmaktadır.   Mevlevi dergahından bir derviş Dedeinine telaşlı ve heyecanlı vaziyette tır­mandı, üzüntülü olduğu halinden belli idi. Aba Puş-i Veli Haz­retlerinin yanına vardı. Selam verdikten sonra dedi ki "Efendim şehirde şid­detli bir veba hastalığı baş gösterdi büyük oğlunuz vefat etti. Cenaze ve dervişler sizi bekliyor" dedi. Aba Puş-i Bali 'İnna lillehi ve inna ileyhi raciun" dedikten sonra dervişe hitaben 'gereken şeyler yapılsın' dedi ve ibadet etmeye devam etmek istedi. Bekleyen der­viş ağlamaklı bir sesle "Lakin efendimiz sadece büyük oğlunuz değil ortanca oğlunuz ve kızınızda vefat eylediler" dedi. Veli Haz­retleri yine "gereken işler yapılsın" dedi. İbadetine devam etti. Er­tesi gün başka bir derviş geldi. Getirdiği haberi söylemek istemedi, yutkundu lakin efendi hazretleri dervişe 'söyle ne saklıyorsun' dedi. Dervişte "Efendim küçük oğlunuz Mehmet'de vefat eyledi" dedi. Aba Puş-i Bali Hazretleri "hayır o ölmemiştir o uykudadır" buyurdu. Oturduğu yerden kalktı. Dede ininden yavaş yavaş indiler. Oğlunun yattığı yere geldiler. Hakka teslim ve huzur içinde Allah’a el­lerini kaldırdı ve duasını yaptıktan sonra uyuyan yavrusu Sultan Divani’yi yattığı yerden kaldırarak dergaha götürür.

2-) Sultan Divani Konya’ya dedesi Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin mezarını ziyarete gider. Afyon’un ileri gelenleri kendisini yolculuk için uğurlarlar, Konya’nın ileri gelenleri de karşılarlar. Sultan Divani hemen dedesinin mezarını ziyaret eder ve burada kendisine bir haller olur. Dedesinin mezarına uzun süre sarılı kalır. Bu durumu bazı kişiler garipser… Bunun üzerine Sultan Divani dergah hamamının yanmakta olan ocağına girer ve bir saat kaldıktan sonra hiçbir şey olmadan dışarı çıkar. Sultan Divani’yi garipseyenler onun bu durumunu görünce hicap duyup, ona kalpten bağlanırlar.

3-)  Timur Han Anadolu’yu işgal ettiği zaman Konya'ya da uğrar Hz. Mevlana Celalettin Rumi'nin Divan-ı Kebir’ini alır ve Semerkant’a götürür. Yaklaşık yüz yıl sonrada bu divan, İran şahlarının eline geçer. Tebriz’e divanı getirirler. O zamanın şahı Şah İsmail’dir.
O yıllar Sultan Divani Hazretlerinin rüyasına Mevlâna Celalettin Rumi Hazretleri girer ve der ki "Oğlum Mehmet benim kitabım zalim eline geçti git de al gel" buyurur. Sultan Divani almış oldu manevi emir üzerine derviş arkadaşlarını yanına alarak Tebriz’e gider. Şah İsmail divanı vermek istemez. Zehirli şer­bet sunar. Sultan Divani Bismillah deyip içer. Hayretle seyreden Şah ve adamları salın bu dervişleri ne istiyorlarsa verin gitsin der. Sultan Divanı Konya'ya gelerek divanı dergaha teslim eder. Bu olaydan sonrada kendisine artık Divani denmektedir.

4-) Sultan Divanı Mısır seferine Yavuz Sultan Selim'in ordusuna katılır. Suriye'ye vardıklarında Şam'a geçilir. Muhittin Arabi Hazretlerinin kabrini keşfeder. Şöyle ki M. 1248'de Muhittin Arabi’yi zalimler öldürür. Ve kabir yapmayarak dümdüz bir sahrada gö­merler. Muhittin Arabi Hazretleri cifir ebcet ilmi bilirdi. Kerametin izhar ederek sin şina girince benim kabrim belli olur diye vasiyete benzer yazılı evrak bırakmış. Hatta şiir şeklinde yazarak. Bu şiiri de Sultan Divanini müritlerinden İlmi Dede incelemiş bu şiirden harf ve rakamlarla bulunacağı tarihi tespit etmiştir. (Sin: Semaviler Şın: Şam demektir)

Kaynakça: Abdulhalim Durma – Evliyalar Şehri Afyonkarahisar – 2009 / Mehmet Gündoğan – Afyon Alimleri Evliyaları -1994 / Yusuf Ilgar – Afyonkarahisar’da Mevlevilik -1992 / Türkiye Gazetesi Evliyalar Ansiklopedisi Cilt-11 -1992.

Taylan Köken


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder