12 Ocak 2011 Çarşamba

Cabbar Dede Türbesi / ADANA -Yüreğir -Kütüklü-Belören Köyleri

Türbenin Yeri: Cabbar Dede Türbesi Yüreğir İlçesi Misis Bucağının 20 Km. güneyinde Belören ile Kütüklü Köylerinin arasında, Cebeli Nur Dağlarının eteğinde, Sultan Söğüt denen mevkide meşe ağaçlarının arasındadır.

Cabbar Dede Kimdir: Hayatı hakkında fazla bir bilgiye sahip olmadığımız Cabbar Dede’nin 16.-17. Yüzyıl civarında yaşadığı sanılmaktadır. Horasan erenlerinden olduğu rivayet edilir. Kâdiriyye tarikatına mensuptur. Halk arasında mütevazı bir yaşamı seçen Cabbar Dede, Adana çevresinde bir çok kişiye isim babalığı yapmıştır.  
Değişik kaynaklara göre rivayet edilen kardeşleri Durhasan Dede, Bulut Dede, Çoban Dede, Sadık Dede, Yoğurt Dede, Tosun Dede, Bulamaç Dede, Muhittin Dede, Zilli Dede, Ateş Dede, Ali Dede ve Sultan Abla’dır.

Türbenin Durumu: Türbenin bitişiğinde camisi de mevcuttur. 40-50 kişinin aynı anda namaz kıldığı bu tarihi caminin kuzey tarafında bulunan küçük bir kapıdan camiye bitişik olan türbeye geçilir. Mezarın her tarafı beton ile sıvanmıştır. Mezarın üzerinde bir kol girecek kadar bir delik vardır. Yan tarafında dört ayrı mezar daha bulunmaktadır. Bu mezarların türbedarların mezarı olduğu söylenmektedir. Çıkış kapısının önünde mezarlar vardır. Burada ayrıca bir dilek taşı da mevcuttur.

Cabbar Dede Türbesi
Ziyaret Nedeni: Özellikle çocuğu olmayanların ziyaret ettiği bilinmektedir. Ayrıca, hasta olanlar, dileği olanlar, sıtmaya tutulanlar ve deliler şifa için türbeye getirilir.
Ziyaretçiler gözlerini kapatarak dilek taşının üzerine çıkarak dua okumaktadır. Ziyaretçi gözlerini açtığında saat yönünde döndüğünü görürse dileğinin olacağına inanılmaktadır. Ziyaretçiler türbede adak olarak mum yakmakta, Kur'an okumakta ya da okutmakta, mevlit okutmakta, kurban kestirmektedirler.

Menkıbeler: 1-) Sultan Dördüncü Murâd Han, Bağdat seferine giderken, Ceyhan Nehri üzerindeki tarihi Misis Köprüsünü geçip Havrâniye köyüne geldiği zaman; "Bu yörede Cabbar Dede diye meşhur bir zat olduğunu işitiriz. Çağırın gelsin, kendisiyle görüşmek dileriz." dedi. Görevliler gidip Sultanın emrini bildirdiler. Cabbar Dede, Sultanın emrini alır almaz atına binerek huzuruna gelir. Huzura gelen Cabbar Dede'nin atının kaplan, elindeki kamçının da kara yılan olduğunu gördüler. O zamana kadar Cabbar Dede'nin üstünlüğünü kabul etmeyenler ise, gördükleri bu keramet karşısında pişman oldular. Sultan Dördüncü Murâd Han, Cabbâr Dede'ye; "Bağdat'ın fethi bana müyesser olacak mı?" diye sordu. Cabbar Dede cevabında; "Haşmetlü padişahım! Havraniye köyünde Genç Osman isminde bir delikanlı vardır. Onu da götürürsen, Bağdat geri alınacaktır". Sultan Dördüncü Murâd Han, Genç Osman'ı sefere götürdü. Böylece Bağdat fetih olundu.

2-) Cabbar Dede'nin büyüklüğünü anlayamayan, onun devlet adamları ve diğer insanlar yanındaki itibarını çekemeyen bazı kimseler; "Cabbar Dede'nin koyunları ekinlerimizi yiyerek zarar veriyor." diye, zamanın Misis Zaptiye Karakol Kumandanına şikâyet ettiler. (Aynı hikayenin başka bir biçiminde ise Mısır’ı fethe çıkan Yavuz Sultan Selim’e şikayette bulunulur.)  Karakol kumandanı, iki zaptiye göndererek Cabbar Dede'yi getirmelerini emretti. Zaptiyeler, Cabbar Dede'nin dergâhına varıp, hakkında şikâyet olduğundan bahisle kumandanın kendisini istediğini bildirdiler. Cabbar Dede, zaptiyelere güler yüz ve hoş bir edayla; "Evlatlarım! Siz gidin ben kısa zaman içinde geliyorum." dedi. Zaptiyeler onun yanından ayrıldıktan kısa bir zaman sonra Ceyhan Irmağının kenarına gitti. Seccadesini ırmak üzerine atıp üstüne oturarak kısa bir zaman içinde karşı tarafta bulunan Zaptiye Karakoluna ulaştı. ( Yavuz Sultan Selim versiyonunda ise; Cabbar Dede de geyiğine biner, eline de asası olan yılanı alır ve yola çıkar. Atlılardan önce Misis'e varır.)  Köprüden geçerek gelen zaptiyeler, Cabbar Dede'nin kendilerinden önce geldiğini görünce hayret edip, büyük bir veli olduğunu anladılar. Zaptiye Karakol Kumandanı, Cabbâr Dede'ye; "Köylüler senden şikâyetçi. Koyunlarına köylünün ekinlerini yediriyormuşsun. Onlara zarar veriyormuşsun, aslı var mı?" dedi. Cabbâr Dede, Kumandana; "İki asker gönder, koyunlarımı onların ekin tarlasına sürsünler. Eğer ekini yerlerse suçlu olduğumu kabul edeceğim." dedi. Bunun üzerine kumandanın vazifelendirdiği iki zaptiye, Cabbar Dede'nin dergâhının yanına gitti. Koyunlarını o civardaki köylülerin ekin tarlalarına sürdüler. Fakat hiç bir koyunun başkalarına ait olan bu tarlalardaki ekin ve otları yemediğini, Cabbar Dede'ye ait olan tarla ve otlağa sürdükleri zaman ekin ve otları yediklerini gördüler. Tekrar karakola gelip olanları kumandanlarına anlattılar. Kumandan, Cabbar Dede'nin iftiraya uğradığını hükmedip, köylüleri azarladı. Cahil köylülerin bu hareketlerine üzülen Cabbar Dede, köylülere hitaben; "Mahsulünüz bol olsun, fakat bereketi olmasın." diye dua etti.

3-) Cabbar Dede'nin hayatı boyunca birçok hâl ve kerametleri görüldüğü gibi, vefat ettikten sonra da görülmüştür. Bir Ermeni, Cabbar Dede'nin türbesinin karşısından yüklü olan kağnı arabasıyla gidiyordu. Kağnısı çamura saplandı. Bir hayli uğraşmasına rağmen çabaları boşa çıktı ve bir türlü kurtaramadı. Kendi kendine; "Müslümanlar darda kaldıkları zaman; "Yetiş ya Abdülkâdir Geylânî!" diyorlar. Bir de ben çağırayım." dedi ve; "Yetiş ya Abdülkâdir Geylânî!" diye seslendi. Bu sırada Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin ruhaniyeti belirerek Ermeniyi ve kağnısını bataklıktan kurtardı. Ermeniye yönelerek; "Bizi Bağdat'tan buraya kadar yoracağına, işte şu karşıda Cabbar Dede var. Çağırsan hemen yetişir, sizi kurtarırdı." buyurdu. Zaman zaman darda kalanların imdadına yetişen Cabbar Dede'nin türbesinin üzerine büyük bir nur indiği ve geceleri türbesinde Kur'ân-ı kerîm okunduğu nakledilmektedir.

4-) Bir gün Cabbar Dede koyunlarını sağdıktan sonra, mendilinin içine süt koyup kardeşi Ali Dede’nin yanına gelir. Cabbar Dede kardeşinin dükkanda bir bayanın ayakkabı ölçüsünü aldığını görmüş. Kadının çıplak topuğuna Cabbar Dede’nin gözü kayınca, askıda olan mendildeki süt akmaya başlar. Bu durumu gören kardeşi Ali Dede Cabbar Dede’ye “Cabbar, Cabbar!” diye seslenmiş. Cabbar Dede içine düşmüş olduğu durumdan çok utanmış. Müşteri gidince Ali Dede kardeşine sarılıp ne oldun böyle Cabbar diye sorar. Cabbar Dede cevaplar: “Kardeşim bana bundan sonra şehir hayatı haramdır. Benim gözlerim ayıpta, günahta iken sen beni uyardın. Doğru yolu gösterdin. Ben şehirde olduğum sürece günaha girmek istemem, ben insanlardan uzakta olmaya alıştım” diyerek köyüne döner.   

Kaynakça: Prof. Dr. Erman Artun- Adana Halk Hekimliğinde Atalar Kültü / Yrd.Doç.Dr. Zekiye Çağımlar - Adana ve Çevresinde İnsana Bağlanan Umudun Yatırlar ve Ziyaretler Boyutu / Abdülkadir Kaçar, Çukurova Evliyaları, Ufuk Yayıncılık, Adana, 1989 / Yrd.Doç.Dr. Nilgün Çıblak – Çukurova’da Halk Hekimliği ve İlgili Uygulamalarda Eski Türk İnançlarının İzleri / Kutlu Özen- Adana Yöresi Üç Adak Yeri (1999) / Hatice Özcan – Halkın Çoban Dede’den Beklentilerinin Psikolojik Nedenleri (2007)

Taylan Köken

1 yorum: