Türbenin Yeri: Said Emre Türbesi, Manisa İli, Kula İlçesi, Sarnıç
(Köyü) Mahallesinin mezarlığındadır.
Said Emre Kimdir: Said Dede, Şeyh Said Emre, Şıh Said Emre veya
yalnızca Dede olarak da anılan Said
Emre’nin asıl adı Sadettin olup Said
adını Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin verdiği belirtilmektedir. Said Emre,
Yunus Emre’nin çağdaşı ve en yakın takipçisi olan bir sûfidir. Said Emre, Hacı
Bektaş-ı Velî’nin Makâlât adlı eserini Arapçadan Türkçeye çevirmiştir.
Said Emre’nin Hacı Bektaş-ı Velî, Yunus Emre ve Hacım Sultan ile ilişkileri Makâlât
ve Vilâyet-nâme’nin dışında Said’in şiirlerine de yansır. Said
Emre’nin şiirlerine ancak Yunus Emre’nin şiirlerinin toplandığı cönklerde
rastlanılmaktadır.
Vilâyetnâme’ye göre, Molla Sadeddin aslen Aksaraylı olup,
büyük bir âlimdir ve Aksaray’da dört yüz mollaya ders okutmaktadır. Molla
Sadeddin, dönemin yaygın geleneği gereği, Kayserili bir âlime bağlıdır ve her
yıl onu ziyarete gitmektedir. Bu seyahatlerden birinde Said Emre,
Sulucakarahöyük’e yakın Tuzköyü’nde Hacı Bektaş-ı Velî’yi tanır. Önce Hacı
Bektaş-ı Velî’ye karşı çıkarsa da, daha sonra etkilenerek ona intisab eder.
Bundan sonra Said Emre, Hacı Bektaş-ı Velî’nin on sekiz yıl hizmetinde kalır ve
burada dönemin sûfî geleneğini öğrenir.
Hacı Bektaş-ı Velî, Said’i İç-il
(İçel) bölgesine gönderir. Said Emre, Hacı Bektaş-ı Velî’nin ölümüne kadar
İç-il bölgesinde sûfî faaliyetlerini sürdürür. Hacı Bektaş-ı Velî’nin ölümünden
sonra ise, onun en önemli halifelerinden olan Hacım Sultan’a intisab eder ve
Hacım Sultan’ın faaliyetlerini sürdürdüğü Batı Anadolu’ya, özellikle
Karahisar-ı Öyük köyü, Sandıklı, Susuz, Uşak, Şeyhlü ve Seyitgazi’yi içine alan
ve o devirde Germiyan ili denilen bölgeye gider. Said Emre, Hacım Sultan
Zaviyesi’nin bulunduğu Uşak’ın yakınındaki Hacım köyünden yaklaşık olarak 100
kilometre daha batıda, bugün Manisa’nın Kula ilçesine bağlı Sarnıç köyünde
zâviyesini kurar. Bu zâviyenin giderleri için bir vakıf kurulur, zâviyedârlık görevi
de ‘evlâdiyet sistemi’ üzere Said Emre’nin çocuklarına verilir. Zâviyeye,
zâviyedâr tayini ve gelir gider muhasebelerinin tutulması Osmanlı Devletinin
sonuna kadar sürmüştür. Zâviyeden günümüze sadece Said Emre’nin mezarı
gelebilmiştir.
Türbenin Durumu: Mezarlık içindeki türbenin etrafı taş ve
tuğlalarla çevrilidir. Mezar ise yılların tahribatıyla dağınık durumdadır. Ayak
ve Baş taşları devşirme antik malzemedendir.
Ziyaret Nedeni: Mezar, yöre halkı için en önemli ziyaretgâhlardan
biridir. Özellikle çocuğu olmayanlar ile hastalar mezarı ziyaret etmekte ve ona
bağlanmaktadır. Bu bağlanma işlemi şöyledir; çocuğu olmayan kadın veya erkek,
mezarın ayakucunda iki rekât hacet namazı kılar, dua eder, sonra adakta bulunur,
-meselâ, çocuğum olursa kurban keseceğim-
ve mezarın ayakucunda bulunan “adak deliği”nden bir kısım toprak alır, bu
toprağın içinde böcek türü bir canlı çıkarsa -hayra işarettir- ağzına veya
toprağıyla vücuduna değecek şekilde koynuna atar, bağlanan kadınsa başörtüsünü,
erkekse mendilini mezarın yanı başında bulunan maki (pırnar) ağacına bağlar.
Kişi bu bağlanma merasimini bizzat kendisi yapabileceği gibi, bu işlemi bilen
ve Şeyh Said Emre’yle bir şekilde râbıta hâlinde olan bir başkasına da
yaptırabilir.
Yöre eskiden beri konar- göçer Yörük/Türkmenlerin
kışlağı olduğundan mezara, sahipleri tarafından kısır hayvanlar da
bağlanmaktadır. Hayvanların bağlanma işlemi ya hayvan sâhibi tarafından veya
vekâleten bilen murâbıt bir kişi tarafından insanlarda uygulandığı gibi
yapılmaktadır. Kısır hayvanlar bağlanırsa, dilek
ağacına başörtüsü veya mendil yerine hayvandan kesilen bir tutam kıl- tüy
bağlanılmaktadır. Hacet gerçekleşirse, adak -her neyse- yerine getirilmektedir.
Hacette kurban adanmışsa, kurban mezarın başında kesilir ve fakirlere
dağıtılır. Şeyh Said Emre’ye bağlandıktan sonra doğan çocuklara; erkek ise
Said, Emre, Dede, Said Emre, Said Dede gibi isimler, kız ise Said Emre’nin
annesinin adı, yani Fadime veya Fadime Ana gibi isimler konulmaktadır.
Menkıbeler: 1-) Şeyh Said Emre’ye manen bağlı olanlar onu; rüyada,
ay dolunayken veya seher vakti kır bir atın üzerinde abdest almaya giderken,
namaz kılarken veya kıbleye doğru oturmuş halde gördüklerini söylemektedirler.
Bu rüya veya trans hâli rivayetlerine göre Said Emre; uzun boylu, uzun kır
sakallı ve nuranî yüzlü bir kişiymiş. Erenlerle sohbet etmek veya Sarnıç suyuna
abdest almak için şeyh bazen kır bir ata binerek, bazen de yıldız kaymasına
benzeyen bir ışık şeklinde gidermiş. Said Emre’nin bu yolculuğu esnasında
etraftaki ağaçlar, buğdaylar ve otlar hışırtıyla fırtınaya tutulmuş gibi,
şeyhin rüzgârına kapılırmış. Said Emre, köylüler tarafından şimdiye karda üç
kere görülmüş. Bunların ilki abdest almak için Sarnıca giderken, ikincisi
kirlenen Sarnıcı temizlemesi için manevî bir murâbıtının kapısında, üçüncüsü de
Kısmık denilen yerin üst tarafında, bir taşın üzerinde kıbleye doğru otururken
(Anlatan: Fadime Gedik).
2-) Said Emre’nin mezarının
bulunduğu Sarnıç köyü adını, köyün kıblesinde bulunan bir sarnıçtan almaktadır.
Bu suya “Dede Suyu” adı
verilmektedir. Sarnıç büyük bir yarın (kayanın) dibinde, düz tavandan ters
kubbemsi bir gölete akmaktadır. Su kaynağından ne kadar çok akarsa aksın
Sarnıçtan (göletten) -Zemzem gibi- dışa akmazmış. Hatta yıl ne kadar kurak
olursa olsun kaynak yine de azalmaz, kurumaz aynı miktarda akmaya devam
edermiş. Suyun nohut, fasulye ve barbunya gibi zor pişen yemeklerin daha güzel
pişmesini sağlayan bir özelliği varmış. Eskiden Sarnıcın iki tarafında iki
incir ağacı varmış. Sarnıç uzun yıllar bu tabii hâlini korumuş. Köylüler,
Sarnıç ovasının arkasında Gediz nehrine doğru akan Ulucak adlı pınarın suyunu
evlerine kadar getirince, insanlar Sarnıç suyuna uğramaz olmuş. Sarnıç başıboş
hayvanlar tarafından kullanılmaz hâle getirilince, köylüler suyu Sarnıcın
kenarına yaptıkları bir depoda toplayarak boruyla 150 metre kadar kuzeyden
geçen yolun kenarına getirip buraya basit bir çeşme yapmışlar.
Sarnıç Suyu, köylüler tarafından
kutsal kabul edilmektedir. Köyde Sarnıcın tabii hâlinin bozulması, bu su ile
taharetlenmek ve kadınların muhtelif günlerinde, sarnıçtan su almaya gitmeleri
mekruh sayılmaktadır. Bir rivayete göre, lohusa bir kadın Sarnıçtan su almış,
ancak testisi paramparça olmuş (Anlatan: Fadime Gedik).
3-) Sarnıç köyü, bir yörük
köyüdür. Köy 19. yüzyılda sekiz- on hane iken özellikle Cumhuriyet devrinde,
Şehitli Türkmenlerinden bir oba bu köye yerleşmiş. Şehitli Türkmenleri bu köye
yerleşmeden önce de, bu köyün merasında kışlamak için gelirlermiş. Bir yörük
beyi, Şeyh Said Emre’nin mezarı ile Sarnıç Suyu arasına kışlamak için konmuş
(yerleşmiş). Beyin evli üç oğlu, sayısız sürüleri ve bu sürüleri koruyan
köpekleri varmış. Köpekler erenlerin hareketlerini hissediyor, şeyh abdest
almaya gittiğinde, saldırarak şeyhi rahatsız ediyormuş. Şeyh, yörük beyinin
rüyasında görünerek; “Beyim köpeklerin
beni rahatsız ediyor, evini buradan kaldır” demiş. Adam rüyadır deyip kulak
ardı etmiş. Müteâkip günlerde beyinin oğulları birer gün arayla ölmüşler. (Hacı
Emine Sezgin).
4-) Bir gün bir canavar
-başka bir rivâyete göre bir Yunan askeri- Said Emre’nin mezarını kazıyormuş.
Bu hâl Umur Baba dağında yatan Şeyh Umur Dede’ye malûm olmuş. Umur Dede, mezar
taşının baş kısmını fırlatarak, -iki mezarın arası kuş uçuşu ile en az 20 km
vardır- canavarı veya Yunan askerini öldürmüş. Bu taş şimdi Said Emre’nin
mezarının yanında durmaktadır. (Anlatan: Rahmetli Ümmet Gökefe).
5-) Şeyh Said Emre’nin
mezarına seher vakti, zaman zaman bir ışık demeti inermiş. Bu ışığı gören ondan
gözünü ayıramazmış. Işığın indiği sırada Said Emre’nin mezarının etrafında bir
aydınlanma olurmuş. (Anlatan: Rahmetli Fadime Kulalı, Osman Alkan). Bu ışık,
erenlerin birbirlerine ziyarete gidiş ve dönüşlerinde görünürmüş. Bu mânâda
Said Emre’nin etrafta ziyarete gidip geldiği inanılan Selendi’nin Kazıklı
köyünde Nurullah Efendi, Dedeler
köyünde Şeyh Zeynel Âbidin, Umur
Baba dağında Umur Dede ve Kula’nın
Yunus Emre köyünde de Ömer Emre
(Tapduk ve Yunus Emre’nin olduğu inanılmakta)’nin mezarları bulunmaktadır. Bir
gün seher vakti, sekiz on kişilik bir grup tütün tarlasına gidiyorlarmış, Said
Emre’nin mezarının yakınından geçerken, tütünlerin üzerine gökten toprak
yağıyormuşçasına bir ses duymuşlar. Aynı anda da üzerlerinden kuzeye doğru bir
ışık demeti geçmiş, bir süre sonra bir çember oluşturarak yine bir ışık demeti
şeklinde yere inmiş. Tarlaya giden grup bu olaya birlikte şahit olmuşlar.
(Anlatan: Ümmü Kaşıkçı).
6-) Said Emre‟nin mezarının
doğu tarafında “Arık-yurdu” denilen bir yer vardır. Bir Türkmen kışlamak için
buraya konar (çadırını kurar). Bu Türkmen gelinine Said Emre’nin kerameti ilham
olunur. Kadın arada bir gizlice gider, Said Emre’nin mezarının ayakucuna
yatarmış. Bu keramet hâli kadının davranışlarına da yansıdığı gibi arada bir
kayboluşu sebebiyle, eşi onun gayr-ı meşru bir ilişki içinde oluşundan
şüphelenir ve onu takip etmeye başlar. Bir gün kadını Said Emre’nin mezarının
başında uyurken yakalar ve onu orada öldürerek, cesedini Said Emre’nin
mezarının ayakucuna gömer. Ertesi gün tekrar geldiklerinde kadının cesedi
kaybolur ve mezar yeri hiç kazılmamışa döner. (Anlatan: Hacı Emine Sezgin).
7-) Said Emre’yle ilgili
menkıbelerin etkisinden olsa gerek, Sarnıç köyü Mezarlığı, köylülerce mânen
daha etkileyici bulunmakta, ayrıca halk arasında mezarlıkla ilgili bir takım
inanç motifleri bulunmaktadır. Meselâ, köylüler mezarlıktaki asırlık maki
ağaçlarını kesmeyi, bu ağaçlarda yaşayan kumruları öldürmeyi, ayrıca mezarlıkta
hayvan otlatmayı günah saymaktadırlar. Nitekim bir kadın mezarlıktaki bir
ağaçtan bir budak kesmiş, aylarca kolu tutmamış, ağrımış. Ayrıca mezarlığın
bakımı sırasında bazı ağaçları kestiren birinin de aynı gün bir ineği ölmüş.
(Anlatan: Ayşe Gökefe).
Kaynak: www.hbvdergisi.gazi.edu.tr
(Dr. Mustafa Alkan – Germiyan İlinde Bir Sufi: Said Emre) Bu maddenin tamamında
Mustafa Alkan Hocamızın değerli makalesinden birçok bölüm aynen aktarılmıştır.
Ayrıca makalede daha detaylı bilgiler de bulunmaktadır. Yazı ve fotoğraflar
için sonsuz teşekkürlerimle.
Taylan Köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder